Arıyorum Tarıyorum Buluyorum

22 Temmuz 2011 Cuma

Nostaljik, Vintage ya da Eski ...

 Bazıları biriktirmeyi, toplamayı sever. 

  Kutulara doldurulmuş kağıt parçaları, rengi sararmış kağıtlardaki notlar, sinema-tiyatro-konser-otobüs-tren-uçak biletleri, kurutulmuş ve artık küf tutmuş çiçekler, sıra arkadaşı ile yapılan yazışmalar çünkü derste konuşman yasaktır. Bu ilkokulda başlayıp üniversiteye kadar devam eden bir yasak, ufak kağıt parçalarında yazışmalar yapılır, silgi-uç kutusu altında karşı tarafa verilir ve alınır... Bazen yakalanırsın, ver elindeki kağıdı der ver gördüm! Kızarmalar bozarmalar...Kimbilir neler konuşuluyordu ki vermek istemezsin... O notlar da bu kutuların içindedir.

   Önce ayakkabı kutuları içinde saklanır bu hatıralar, sonra büyür 2. ayakkabı kutusu ve 3. sonra sıkılırsın daha güzel kutuların içinde olmalılar dersin güzel renkli kutular ve bitmiş metal çikolata kutuları...

  Bazılarından kastım kadınlardı aslında yani bazılarımız. Var mıdır böyle erkekler ? I- Ih onlar için bu tarz şeyler tamamen fazlalıktır, daha ötesinde 'çöptür'. Tamam gittik, izledik geldik. Neden sinema biletini saklıyorsun ki ? Konsere gidilir, içeri girdikten sonra kız ister: 'versene biletleri', neden mi ? Ah neden olacak saklayacak işte bileti, erkek anlamsız bulur bu tarz şeyleri.

Ama kadınların da hepsi saklayan taraf değildir zaten. Bazı kadınlar  için de 'çöptür' onlar.

  Ben saklarım...Canım sıkıldığı zamanlarda dolabın, yatağın en ücra köşelerinden çıkarıp o ayakkabı kutularını okurum tüm hatıraları. Gülerim, ağlarım eskiyi düşünürüm. Her şey, herkes saklanmaz ki zaten değer verilenler olur bazen ve onlar saklanır.

  İlkokuldayım ama yaşım kaç hatırlamıyorum. Annemin çok ufacık bir sandığı vardı. O evde olmadığı zamanlar boşaltırdım içini. Sandıkları açmayı karıştırmayı çok severdim. Sonra anlamasın diye açıp karıştırdığımı aynı şekilde katlayıp koymaya çalışırdım ama olmazdı her defasında Öznur sen yine mi karıştırdın bu sandığı, kızım içinde bir şey yok lif, tülbent, patik sadece...

  Ama annem yalan söylüyordu bana. İçinde sadece lif yoktu sadece tülbent de yoktu. İçinde gazete kağıdına sarılmış, lüle lüle kumral saçlar vardı ve ben her defasında o gazeteyi açıp o saçlara bakıyordum. Bu saçlar benim değil çünkü benim saçım hem lüle lüle değil hem de saçım siyah benim diyordum. Kıskanıyordum o saçları...Kimin diye neden saklıyor ki diye ...

  Sonra birgün o gazeteyi aldım o sandıktan, yatağımın altına koydum...Annem yatağımın altında görmüş tabiki...Ben hüngür hüngür ağlıyorum, foyam çıktı ya ortaya. Meğer o saçlar benim saçlarımmış. Annem saçlarımı ilk kez kestirdiği zaman almış saklamış onu gazetenin içinde... Kıskanmam boşunaymış meğer. Ve o saçlar hala gazetenin içinde saklı duruyor.

  Sanırım annemden bana geçti anıları, yaşanmışlıkları, güzellikleri, ilkleri saklamak. Eskiye zaafım var benim, yaşanmışlığa...Bana çok güzel hayaller kurduruyor. Babaannemin köy evindeki koca duvara gömme dolabindan gizlice aldığım o güzel kumaşları hala saklıyorum öylece. Halalarımın gençliğinden kalma yarasa kollu kazakları, bluzları... Yani bendeki bu eski merakı çoook öncelere dayanıyor günümüzün vintage modasından değil... 

  Annem kendi kıyafetlerini saklamamış ama benim olsun erkek kardeşimin olsun cicili kıyafetlerini saklamış. Geçen gün yine bir yerleri karıştırırken gördüm :) ihih. Karıştırmayı seviyorum çok hemde :)

  Hayatımda ilk kez 2.el mağazalarını Londra'da gezmiştim. Okuldan sonra kendimi o 2.el mağazalara atıyordum, çıkmıyordum içinden. Giyinip giyinip aynada kendime bakıp acaba kim giyindi bu elbiseyi derdim, güzelmiydi acaba bu elbiseyi giyen kadın, teninin rengi neydi, zencimiydi, acaba boyu uzunmuydu. Dokunurdum çantalara, gözlüklere ve çerçevelerine...İlk 2.el eşyam Chanel marka 'pıs pıslı' parfüm kutusuydu. 'Pıs pıs' derken neyi kastettiğimi anladınız umarım :) Eski bir parfüm kutusu..
Mutluluktan öleceğim sanırım şimdi diye diye yürüyordum Londra sokaklarında...

  İnsan bazen çok sevince çok korkuyor kaybetmekten. Ben o parfüm kutusunu kaybetmekten korktuğum için yatağımda baş ucuma koymuştum. Aslında yanımda çantamda olsun istiyordum arada metroda okula giderken çıkarayım çantamdan bakayım bakıp bakıp mutlu olayım istiyordum. 'Pıs pıslı' parfüm kutumu ilk 2.el eşyacıdan aldığım eşyamı kırdılar. Yanlışlıkla !...

  Litvanya'da 2.el dünyasını daha çok keşfetmeye başlamıştım. Çünkü orada insanlar 2.el mağazaları normal mağaza olarak görüyorlar ve elde edilen para kimsesiz çocuklar için harcanıyor. Aaaa süper bakın buradan o Dünyayı görebilirsiniz :) Zamanımı 'Humana' denilen 2.el mağazalarda geçirmek çok keyifliydi. Ve bir o kadar ucuz olan eski parçalara, çantalara sahip olabilmek benim orada yaptığım en güzel aktivitelerdendi. Çok özlüyorum. Hala kullandığım ve kullanacağım, sonrasında hep saklayacağım çantamı 5Litas'a (5 Litas 2.5TL) almıştım. Gerçek deri ve krem rengi. Kimbilir hangi gelin kullandı onu en özel gününde, düğününde... Bu fiyatlara çok güzel parçalar ediniyordum. Limuzin&Vintage Party için aldığım zümrüt yeşili elbisemi hiç üşenmeden Türkiye'ye getirdim. Ve onu getirebilmek için birçok kıyafetimi orada bıraktım...

  Sonra Türkiye'ye geldim. Retro diye bir yer varmış hiç bilmiyordum. Gittim, kayboldum içinde...Dokunmayı çok seviyorum o eşyalara, dokunup senaryolar kurmayı. Kırmızı bir elbise beğendim, aldım ve kasaya gittim. Sanıyorum ki yurtdışındaki gibi fiyatlar ucuz. Tam hatırlamamakla birlikte adam bana yaklaşık 170lira fiyat verdi. Şok oldum! Ve sonra dedim ki biz neden böyleyiz, biz Türkler niye bu şekilde yaşamayı yaşatmayı seviyoruz. Sonra Cihangir'de ki 2.el mağazalarını keşfetmeye başladım. Fiyatlar değişmiyor. 2.el Türkiye'de malesef çok pahalı ve üzülüyorum bu duruma. Beğendiğim birçok şeyi alamıyorum. Fiyatlar 'aşırı' pahalı. 

  Derdim sadece 2.el kıyafet değil benim. 2.el dolap, 2.el masa, 2.el ayna, 2.el makyaj aynası... Derdim kıyafet değil derdim yaşanmışlık ve o objelerle kurduğum hayaller senaryolar. Bir keresinde Kurtuluş sokaklarında gezinirken sevgilimle, girdik 2.el eşya satan bir dükkana. Ben oturuyorum pufun üstüne eskimiş aynadan bakıyorum kendime, sevgilim ise bana. Ben orda nasııııl hayaller kurdum bir bilseniz... Sonra alalım bu makyaj aynasını diye tutturdum, evde mümkün değil yer yok, ee taşınmayı düşünüyoruz ama neresi belli değil... Nasıl astım suratımı alalım diye, alalım burda kalsın taşınınca alırız, alalım da alalım. Mantıklı sevgilimden dolayı alamadık tabi ama onu alamamın sancısını akşamında terkos pasajındaki alışverişimle çıkardım. 

 Ya da fotoğraf ve makinaları. Mesela ben bayılırım eski siyah ve beyaz fotoğraf albümlerine bakmayı. Kadınların kıyafetlerine, saçlarına bakar dururum hayranlıkla. Beyazıt-sahaflar çarşısına yolunuz düşerse eski kitapçı dükkanlarında kapının önüne atılan eski kitaplar olur. Hehh işte o kitapların arasında fotoğraf albümleri çıkar, durun ve bakın biraz olmaz mı ? :) 

 Ben 2 gün önce kendime çok güzel bir şey aldım. Ve mutluluktan öldüm öleceğim. Benim HOLGA'm var artık. Holga 120 GCFN modeli canım analog fotoğraf makinam var ! Holga nedir ben bilmem diyorsanız buraya tıkla bayılacaksınız tatlılıklarınaa :) Artık eskiden olduğu gibi kısıtlı fotoğraf çekme hakkım var, sadece 16 kare! Sonra onları banyo ettirmeye götüreceğim ve heyecanla bekleyiş ! Tekrardan eskiye dönmek! İçimdeki ses kaç gündür sergi açarsın belki Öznur diyor ihihiih :) 

 Blogumun özü şudur ki; ben eski zamanlara hayran ben, nasıl zaafım var sana bir bilsen ! Siz de sevin eskiyi, nostaljiyi, 2.el eşyayı... Hayal gücünüzü genişletir, sizi yaratıcı yapar :) Biriktirin korkmayın çöp değil onlar hepsi güzel birer anı bazen yüz güldürüp bazen gözden yaş akıtan!

P.S: İspanya tatilim için Cihangir'de 2.el bavul bakacağım bugün!... 

Biriktirmeniz dileğiyle... 

Oznur